"Let me die", I cried as the curtain fell
and I stared in woe at the world before me
My weeping eyes could not bear to tell
of the shattered kingdom in ruins before me
'Bırak öleyim”, diye haykırdım perde inerken
Ve önümdeki dünyayı kederle seyrettim
Yaşlı gözlerim bahsetmeye dayanamaz
Önümdeki yıkıntılarda paramparça olmuş krallıktan
What became of the lands that were?
A pearl in the nest of memories
Var olan topraklara ne oldu?
Anıların yuvasında bir inci
Forever gone...departed by the minds of man
Scavengers, feeding on your mother's blood
Parasites of life, with my heart I condemn
your ignorant ways
Sonsuza dek yitip gitti… İnsan oğlunun akıllarından yola çıkmış
Leş yiyiciler, annenin kanıyla besleniyor
Yaşamın parazitleri, kalbimle
Senin cahil yollarını mahkum ederim
Like the leaves of the high trees
I wither and fall,
Borne by autumnal winds
to my funeral hall
I'm all alone in the grip of the silent sadness
Cenaze salonuma
Sonbahar rüzgarlarından doğmuş
Ulu ağaçların yaprakları gibi
Solar ve düşerim
Sessiz hüznün pençesinde yapayalnızım
I have been told to honour life
and what therein I'll find
but if all I see is darkness,
let me die and wake up blind
As the gleaming blade before me,
singing lullabies of loss
Whispering "Death is your redeemer
to the Paradise you've lost"
Bana hayatı
Ve içinde bulacağım şeyleri şereflendrimem söylendi
Eğer gördüğüm her şey karanlıksa
Bırak öleyim ve kör bir halde uyanayım
Önümdeki ışıl ışıl parlayan bıçak gibi
Kayıpların ninnilerini söyleyerek
Fısıldar 'Ölüm, yitirdiğin
Cennete giden yolda kurtarıcındır”
Mankind, evoker of inferno
Let me burn your honoured Crown of Creation
and dethrone you to ashes for aeons to come
cehennemi akla getiren insanoğlu
Bırak yakayım şerefli yaratılış tacını ve gelecek
Sonsuzluk süresince küllerle seni tahtından indireyim
Why should I stay here where I do not belong?
Of weakness burns my within...And empty shell
Ait olmadığım burada niçin kalmalıyım?
Zayıflıktan içim yanıyor…ve boş kabuk
I've lost the way to the sanctity I need
İhtiyacım olan kutsallığa giden yolu kaybettim
I'll greet the dawn that brings no life,
no frail beams of sun to cleanse the black night
My mournful roam has ended
Hayat getirmeyen şafağı selamlayacağım,
Kara geceyi temizleyecek hiçbir gün ışığı yok
Kederli gezintim sona erdi
I hide in the shadows white binding my time,
sheltered from this world which disorderly rhyme
with the fury of damnation
Zamanım donarken solmuş gölgelerde gizleniyorum
Lanetli öfkeyle uyumsuz kafiye oluşturan
Bu düzensiz dünyadan korunmuş
Once I held in my hand the starlight of Eden
and the white sky lay open in a soul that was free
(But the years flew so fast as the shadows were cast
and I woke up one morning with no reason to be)
Bir zamanlar cennet bahçesinin yıldız ışığını elimde tuttum
Ve beyaz gök hür bir ruhun içinde açılıp yayıldı
(Ancak gölgeler düşerken
yıllar çok çabuk geçti ve bir sabah var olmak için hiçbir sebebim olmadığı halde uyandım)
I'm all alone in the shade of the nameless sorrow
I'm all alone within a shadow fire of fear
Tarifi imkansız hüznün gölgeliğinde yapayalnızım
Korkudan bir gölge ateşinin içinde yapayalnızım
Take me home to whence I came
Where I'll find light to feed my flame of life
Or my heart will die without a whisper of hope...
Geldiğim yerden beni eve götür
Hayat ateşimi besleyecek ışığı bulacağım yere
Yoksa bir umut fısıltısı olmadan kalbim yok olacak
Çeviren: Şafak Yalçın
Dark Tranquillity - Alone Şarkı Sözüne henüz yorum yapılmamış. Dark Tranquillity - Alone şarkı sözüne ilk yorumu siz yaparak katkıda bulunabilirsiniz.;