Slow motion in the quiet of the room;
so potent is the smell of her perfume
that you think she's eternal,
that you think she is everything...
but no-one knows what she is.
Repentance for all you should have said;
her entrance seems to raise you from the dead
and you think she's really with you,
and you think that she'll always stay,
always ready to forgive you,
always ready to grant you her mercy
but in her own way.
When she comes, she'll be a stranger;
struck dumb, you'll try to protest
as the drum beats out the danger...
too late, you should have noticed
that the lady with the skin so white,
like something out of Blake or Burne-Jones
always blocked out the light
and shadowed all you owned.
Still you think she's forever,
yesterday and tomorrow...
but no-one knows where she is.
Still you swear that you can win her
and your prayer is that she'll want you;
aware - once a saint, now you're a sinner
and your sins are going to haunt you
when the lady with her skin so white
like something out of Edgar Allan Poe
holds your hand so very tight
and you hope that she'll never let go.
Easy targets, easy crosswords, easy life:
these key margins leave you balanced on the knife,
bleeding darkly.
In the end it all comes down to sleazy bargains.
That hidden key - you tried so hard to find it,
all you can conceive is the effort to be worthy;
even now you need to be reminded
that La Belle Dame is without mercy.
The lady with her skin so white -
you never did quite catch her name -
now she holds you in the night
and she'll never let go again,
she'll never let go again.
odanın sessizliğinde ağır çekim
parfümünün kokusu öylesine keskin
öyle ki hep yaşayacağını sanırsın
o'nun herşey olduğunu
ama kimse bilmez o'nun ne olduğunu ...
söyleyebildiğin herşey için pişman olursun
gelişi ölümden bile uyandırır seni
ve o gerçekten seninle sanırsın
ve hep öyle kalacağını
hep seni bağışlamaya hazır
hep sana merhamet edecek
ama kendi tarzıyla ...
o gelince bir yabancı oluverirsin
kulakların duymaz, karşı gelmek istersin
davullar tehlikeyi haberdar eder
ama çok geç - farketmeliydin
bembeyaz teniyle bu hanımefendi
sanki Blake'den ya da Burne-Jones'dan fırlamış gibi
hep engeller ışığını
ve sahip olduklarını gölgeler
hala sonsuz olduğunu sanırsın
dün ve yarın
ama kimse bilmez nerede olduğunu
hala o'nu kazanacağına ant içersin
ve seni istesin diye dua edersin
farkında mısın, eskiden bir azizdin, şimdi bir günahkar
ve günahların lanetler seni
bembeyaz teniyle bu hanımefendi
sanki Edgar Allan Poe'dan fırlamış gibi
sıkıca elini tutar
ve sen hiç gitmeyeceğini umarsın
kolay hedefler, kolay bulmacalar, kolay hayat
bu gerekli şartlar seni bıçak sırtında tartar
gizlice kanar
ve hepsi sonunda can yakan kararlara gelip dayanır
bulmaya çabaladığın bu gizli anahtar
değerli olma gayretidir tüm anladığın
şimdi bile hatırlatmak gerekir sana
güzel bayan'ın acımasız olduğunu
bembeyaz teniyle bu hanımefendi- adını hiçbir zaman tam olarak bilemediğin
şimdi tutar elini gecede
ve bırakmaz bir daha
ve bırakmaz bir daha ......
Peter Hammill - When She Comes Şarkı Sözüne henüz yorum yapılmamış. Peter Hammill - When She Comes şarkı sözüne ilk yorumu siz yaparak katkıda bulunabilirsiniz.;