"Is Happiness Just A Word?"
(Mutluluk sadece bir kelime mi?)
Darkness comes beneath the dying stars
(Karanlık kayan yıldızların altından geliyor)
With all the blood and scars
(Tüm bu kan ve yara iziyle)
I'm gonna hunt you
(Seni avlayacağım)
With fear I appear
(Beni gördüğündeki korku ile)
Nothing will stop me
(Hiçbir şey beni durduramayacak)
The greater Creature in me
(İçimdeki büyük yaratık)
Shattered, I will capture you
(Parçalandı, seni yakalayacağım)
So run
(O yüzden koş)
My family don't understand what I go through
(Ailem neler çektiğimi anlamıyor)
Under diagnosed for 20 years, ain't never broke through
(Yirmi yıldır teşhisi konulamayan hastalıklayım, ilerleyemedim)
You ever been in such a fog you don't know you?
(Hiç ne olduğunu bilmediğin bir sisin içinde bulundun mu?)
Never being able to do the shit you're supposed to?
(Hiç yapman gerekeni yapamadığın oldu mu?)
I wouldn't wish it on anyone that I'm close to
(Bunun yakınım olan kimsenin başına gelmesini istemem)
Wouldn't wish it on anybody that I'm opposed to
(Düşman olduğum kimsenin başına gelmesini istemem)
There's not an accurate diagnosis to show you
(Sana gösterebileceğim kesin bir teşhis yok)
Basic neurobiology isn't close to it
(Basit nörobiyoloji buna yakın değil)
I'm watching life as a spectator
(Hayatı seyirci olarak izliyorum)
I can't help myself, even though I possessed data
(Kendime yardım edemem, bilgiye sahip olsam da)
It's not a part of my spirit to want to test nature
(Doğayı test etmek ruhumun bir parçası değil)
You think you know what I'm feeling, cousin, then let's wager
(Ne hissettiğimi bildiğini düşünüyorsun kuzen, o zaman bahse girelim)
I'm having trouble retaining new information
(Yeni bilgileri unutmamakta sıkıntı yaşıyorum)
Familiar scenes starting to look foreign- derealization
(Benzer sahneler yabancılaşmaya başlıyor)
Everybody tired of being patient
(Herkes sabırlı olmaktan sıkıldı)
Mama wondering why her baby crying in the basement
(Anne bebeğinin neden bodrumda ağladığını merak ediyor)
Constant rumination just exacerbates it
(Sürekli derin düşünmek sadece onu kızdırıyor)
To the point where I can't barely narrate it
(Zar zor anlatabiliyorum bunu)
I've had doctors tell me that my mind is fascinating
(Doktorlar aklımın harika olduğunu söylemişlerdi)
But they can't tell me why the sickness has been activated
(Fakat hastalığımın neden harekete geçtiğini söyleyemediler)
My head don't work, the meds don't work
(Kafam işe yaramıyor, ilaçlar işe yaramıyor)
But I don't want to be dead, dead don't work
(Fakat ölmek istemiyorum, ölüm işe yaramıyor)
Sleep's the cousin of death, the bed don't work
Uyku ölümün kuzeni, yatmak işe yaramıyor.
Maybe I'd rather be dead; dead don't hurt
(Belki ölmeyi tercih ederim, ölüm acıtmıyor)
Realization of an inherent emptiness
(Doğal boşluğun farkedilişi)
Maybe that's another sin for the pessimist
(Belki bu karamsarlığım başka bir günahıdır)
Possibly I am a jinn with a exorcist
(Bir cinci ile cin olmam mümkün)
I've fallen because I've been on the precipice
(Düştüm çünkü uçurumdaydım)
Maybe it's my mama's possible regret
(Belki bu annemin pişmanlığıdır)
Maybe it's a neurological neglect
(Belki bu nörolojinin ihmalidir)
Maybe it's the reason why water's wet
(Belki bu suyun ıslak olmasının sebebidir)
The angular gyrus and where the frontal lobe connect
(Açılı beyin kıvrımı ve ön lobun bağlandığı yer)
But maybe I'm being too complicated for you
(Ama belki senin için fazla karmaşığım)
Maybe I should just be calm and explain it to you
(Belki sadece sakin olup sana anlatmalıyım)
The psychiatrist thinking they could fool you
(Psikologlar seni kandırabileceklerini düşünüyorlar)
Paxel, Zoloft, it's just wasteful to you
(Paxil, Zoloft, sana sadece zarar verir)
I've tried meditation, tried to sit in silence
(Meditasyonu denedim, sessizce oturmayı)
But how the f*uck that help a neurochemical imbalance?
(Peki bu s'ikim şey nasıl nörokimyasal dengesizliğe karşı işe yarar?)
Why would you tell a person that they were childish
(Bir insana neden çocukça olduğunu söylersin)
Without an understanding of the pain that they surround in?
(İçinde oldukları acıyı anlamadan?)
I always feel foggy symatic attachment
(Her zaman fiziksel sisli bir bağlılık hissediyorum)
It's like my body isn't connected to actions
(Sanki vücudum aksiyona bağlı değil gibi)
It destroys everything that's affected the fragments
(Parçaları etkileyen her şeyi yıkıyor)
I don't have nothing but senses and sadness
(Hisler ve üzüntü dışında hiçbir şeyim yok)
Darkness comes beneath the dying stars
(Karanlık kayan yıldızların altından geliyor)
With all the blood and scars
(Tüm bu kan ve yara iziyle)
I'm gonna hunt you
(Seni avlayacağım)
With fear I appear
(Beni gördüğündeki korku ile)
Nothing will stop me
(Hiçbir şey beni durduramayacak)
The greater Creature in me
(İçimdeki büyük yaratık)
Run
(Koş)
Vinnie Paz - Is Happiness Just A Word Şarkı Sözüne henüz yorum yapılmamış. Vinnie Paz - Is Happiness Just A Word şarkı sözüne ilk yorumu siz yaparak katkıda bulunabilirsiniz.;